Kitabın kapağı dikkatinizi çekmiş olmalı ki merak edip arkasını da çevirdiniz, neymiş bu '100 İZ/MİR' diye. Şu an elinizde bir hazine tutuyorsunuz. Kamuran Kaya'nın, birer değerli taş eylediği sözcükleriyle, insan hikâyelerini bezediği bir hazine. Kimi İzmir'de doğup ölen, kimi ya İzmir'de doğan ya da İzmir'de ölen, kimisi hâlâ yaşayan; kısaca bir şekilde yolu İzmir'e düşen insanlardan oluşan bir hazine.
İzmir'e iz bırakan 100 'yüz'ün hikâyesi.
Kamuran Kaya, kendi deyimiyle 'şehir kahramanları biyografisi' türündeki eserini; düşlerinden, düşsel yolculuklarından kendisinde kalanlarla oluşturmuş. Kimler tortusunu bırakmamış ki yaşam denen süzgecin üzerinde: Darıo Moreno'dan Sezen Aksu'ya, Ayhan Işık'tan Audrey Hepburn'a, Yorgo Seferis'ten Attila İlhan'a, Didem Madak'a, Victor Hugo'dan Fransa'nın eski başbakanlarından 'Édouard Balladur'a...
Yani okurken sıklıkla 'Aaaaa!' diyeceğiniz aşikâr.
Kamuran Kaya, hukukçu kimliğinin yanında iyi bir araştırmacı, iyi bir entelektüel.  Hafızası ayrıca takdire şayan. '100 İZ/MİR' yazarken sadece düşleriyle yetinmemiş; yüzlerce kitap, gazete, dergi yazısı taramış, belgesel izlemiş, bunları kendi birikim ve deneyimleriyle de zenginleştirmiş.
"...Ama her şeyine karşın bu şehri çok sevdim. Ve her sevdalı gibi vefaya da inandım. Zira İzmir'in yetiştirdiği değerler itibariyle özgün bir yeri var. Pamuklara sarılması gereken ve naftalin kokulu sandıklarda hapisten kurtarılmayı bekleyen. Aslında İzmir'di bir bakıma onları özgün kılan... İzmir'de doğanlar oradan kopamadılar ama İzmir, başka kentte doğanları da İzmirli yaptı."