Menü
Hesabım
Şifremi Unuttum
Kayıt Ol
Sepetim
Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi Sayı:48 Ağustos 2017
%0 
10,00 TL
10,00 TL

Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi Sayı:48 Ağustos 2017

Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi Sayı:48 Ağustos 2017

%0 
10,00 TL
10,00 TL
%0 
10,00 TL
10,00 TL
Kazancınız:0,00

Tükendi

Gelince Haber Ver
Kitap Açıklaması

Derginin Özelliği:
Dergi örneği olmayan ilk ve tek çalışmadır.
Neden Osmanlıca Dergi?
Osmanlıca ecdadımızın kullandığı ve 600 yıllık bir kültür birikimi ortaya koyduğu bir yazı dilidir. Osmanlıcayı öğrenmek hepimize bir cihette- vefa borcudur. Osmanlıca dergi bu altyapıya kolay ulaştıracak bir anahtar hükmündedir.
Yayın Süresi ve Sayfa Adedi:
Ayda bir yayınlanmakta olup toplamda 40 sayfadır.
Derginin Hedefi:
Dergi öncelikle muhatap olan herkese Osmanlıcayı -kolay usulleri göstererek- kısa zamanda okutmayı hedefliyor.
Dergide neler var:
Dergide sadece yeni başlayanlar için değil orta iyi ileri seviye için de çalışmalara yer verilmektedir. Kitabe çeşme vb. yazılar arşiv belgeleri edebi belgeler ve tarihi kültüre ait çalışmalar da bulunmaktadır. İlk zamanlar basit olan bu çalışmalar ilerleyen sayılarda daha seviyeli hale getirilmiştir. Bu sebeple Osmanlıcaya yeni başlayan bir kişi abone oluyorsa ilk sayıları da alması faydasına olacaktır.
Hayatın içerisinden Osmanlıca olarak paylaşımlar yapılmaktadır. Mesela fıkralar espriler çizgi romanlar...
Ayrıca 2016 senesiyle birlikte çocuk eki "Ertuğrul" dergimizin yanında ücretsiz verilmektedir. OSMANLICA ÖĞRENMEYEN KALMASIN!
Derginin faydası ne olacak?
Dergi Osmanlıcaya yeni başlayacaklar için güzel bir el kitabı çalışma kitapçığı hüviyetindedir.
Herhangi bir yere gittiğimizde yanımızda götürebileceğimiz ve Osmanlıca hakkında fikir uyandırmakla birlikte hemen Osmanlıcaya başlamasını temin edebilecek formattadır.
Görsel zenginliği ve güncel paylaşımları Osmanlıcanın daha kolay öğrenilmesine imkân tanımaktadır.

AĞUSTOS AYI BAŞ MUHARRİR YAZISI
Tarih ve Millet
Unutmadık! Unutmayacağız! Unutturtmayacağız! Bugünlerde sık duyduğumuz bir söz değil mi? Neden çünkü bugün yüz yüze geldiğimiz problemler çoğu kez dünden unuttuklarımızın tokadıdır; bugün bunu daha iyi anlıyoruz.
Abdülbâki Gölpınarlının şu sözü takıldı gözüme: "Dünü bilmeyen bugünü anlayamaz; bugünü anlamayan yarını göremez yarını inşa edemez; hatta dünden gelen hamlelerin nedenlerini bile düşünemez."
Yani kör sağır dilsiz ve dahi elsiz oluruz. Karanlıkta kavga etmeye çalışan ya da her an nereden geleceği belli olmayan bir tokadın korkusuyla sersemleşen bir varlığa döneriz.
Geldiğimiz noktada Peyami Safanın şu satırları bize ışık tutsun: "Tarihinin sürekliliğini kaybeden bir millet her şeyini kaybetmeye mahkûmdur. Hafızası parça parça kopmuş bir akıl hastası gibi geçmişiyle hatıralarıyla ve benliğini terkip eden bütün varlık unsurlarıyla ilgisi kesilmiştir. Yabancı tesir ve müdahalelere yabancı korumaya hazır ve muhtaç bir halde önce bağımsızlığını sonra da bütün milli şahsiyetini ve varlığını kaybeder."
Hani sık sık tekrarladığımız bir sual var: "Biz nasıl bu hale geldik?" Belki de bu suali şöyle sormamız daha uygun olacaktır: "Biz nasıl oldu da bir şekilde biz olarak kalabildik?"
Kıymetli arkadaşlar! Biz kökü mazide bir milletiz. Her rüzgârda savrulacak ve yıkılacak bir devlet değiliz. Sarsıldığımız yara bere aldığımız muhakkaktır fakat kader-i İlahi bu millete bir vazife tavzif etmiş olacak ki yokluğa mahkûm etmemiştir. Her türlü tasallut ve saldırılara karşı ayakta kalabilme imkânı vermiştir.
Bu millet ve devlet köklerine ma-i hayat veren İslamiyet ve buna bağlı teşekkül eden kadim kültürü ile devasa bir çınardır. Dalları ve meyveleri üç kıtayı tutmuştur. Bize düşen bağlı olduğumuz manevi toprağın kıymetini bilmek ve köklerimizi o toprağa sıkı sıkıya rabt etmektir.
Kâzım Karabekirin ifadeleriyle "Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise -ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa- bir millet için de tarih odur. Tarihini bilen millet kökü sağlam çınar gibidir. Zamanla eski adet ve ananesini yaşayış tarzını unutan tarihini bilmeyen ecdadı

favorilerime ekle
Kitap Açıklaması

Derginin Özelliği:
Dergi örneği olmayan ilk ve tek çalışmadır.
Neden Osmanlıca Dergi?
Osmanlıca ecdadımızın kullandığı ve 600 yıllık bir kültür birikimi ortaya koyduğu bir yazı dilidir. Osmanlıcayı öğrenmek hepimize bir cihette- vefa borcudur. Osmanlıca dergi bu altyapıya kolay ulaştıracak bir anahtar hükmündedir.
Yayın Süresi ve Sayfa Adedi:
Ayda bir yayınlanmakta olup toplamda 40 sayfadır.
Derginin Hedefi:
Dergi öncelikle muhatap olan herkese Osmanlıcayı -kolay usulleri göstererek- kısa zamanda okutmayı hedefliyor.
Dergide neler var:
Dergide sadece yeni başlayanlar için değil orta iyi ileri seviye için de çalışmalara yer verilmektedir. Kitabe çeşme vb. yazılar arşiv belgeleri edebi belgeler ve tarihi kültüre ait çalışmalar da bulunmaktadır. İlk zamanlar basit olan bu çalışmalar ilerleyen sayılarda daha seviyeli hale getirilmiştir. Bu sebeple Osmanlıcaya yeni başlayan bir kişi abone oluyorsa ilk sayıları da alması faydasına olacaktır.
Hayatın içerisinden Osmanlıca olarak paylaşımlar yapılmaktadır. Mesela fıkralar espriler çizgi romanlar...
Ayrıca 2016 senesiyle birlikte çocuk eki "Ertuğrul" dergimizin yanında ücretsiz verilmektedir. OSMANLICA ÖĞRENMEYEN KALMASIN!
Derginin faydası ne olacak?
Dergi Osmanlıcaya yeni başlayacaklar için güzel bir el kitabı çalışma kitapçığı hüviyetindedir.
Herhangi bir yere gittiğimizde yanımızda götürebileceğimiz ve Osmanlıca hakkında fikir uyandırmakla birlikte hemen Osmanlıcaya başlamasını temin edebilecek formattadır.
Görsel zenginliği ve güncel paylaşımları Osmanlıcanın daha kolay öğrenilmesine imkân tanımaktadır.

AĞUSTOS AYI BAŞ MUHARRİR YAZISI
Tarih ve Millet
Unutmadık! Unutmayacağız! Unutturtmayacağız! Bugünlerde sık duyduğumuz bir söz değil mi? Neden çünkü bugün yüz yüze geldiğimiz problemler çoğu kez dünden unuttuklarımızın tokadıdır; bugün bunu daha iyi anlıyoruz.
Abdülbâki Gölpınarlının şu sözü takıldı gözüme: "Dünü bilmeyen bugünü anlayamaz; bugünü anlamayan yarını göremez yarını inşa edemez; hatta dünden gelen hamlelerin nedenlerini bile düşünemez."
Yani kör sağır dilsiz ve dahi elsiz oluruz. Karanlıkta kavga etmeye çalışan ya da her an nereden geleceği belli olmayan bir tokadın korkusuyla sersemleşen bir varlığa döneriz.
Geldiğimiz noktada Peyami Safanın şu satırları bize ışık tutsun: "Tarihinin sürekliliğini kaybeden bir millet her şeyini kaybetmeye mahkûmdur. Hafızası parça parça kopmuş bir akıl hastası gibi geçmişiyle hatıralarıyla ve benliğini terkip eden bütün varlık unsurlarıyla ilgisi kesilmiştir. Yabancı tesir ve müdahalelere yabancı korumaya hazır ve muhtaç bir halde önce bağımsızlığını sonra da bütün milli şahsiyetini ve varlığını kaybeder."
Hani sık sık tekrarladığımız bir sual var: "Biz nasıl bu hale geldik?" Belki de bu suali şöyle sormamız daha uygun olacaktır: "Biz nasıl oldu da bir şekilde biz olarak kalabildik?"
Kıymetli arkadaşlar! Biz kökü mazide bir milletiz. Her rüzgârda savrulacak ve yıkılacak bir devlet değiliz. Sarsıldığımız yara bere aldığımız muhakkaktır fakat kader-i İlahi bu millete bir vazife tavzif etmiş olacak ki yokluğa mahkûm etmemiştir. Her türlü tasallut ve saldırılara karşı ayakta kalabilme imkânı vermiştir.
Bu millet ve devlet köklerine ma-i hayat veren İslamiyet ve buna bağlı teşekkül eden kadim kültürü ile devasa bir çınardır. Dalları ve meyveleri üç kıtayı tutmuştur. Bize düşen bağlı olduğumuz manevi toprağın kıymetini bilmek ve köklerimizi o toprağa sıkı sıkıya rabt etmektir.
Kâzım Karabekirin ifadeleriyle "Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise -ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa- bir millet için de tarih odur. Tarihini bilen millet kökü sağlam çınar gibidir. Zamanla eski adet ve ananesini yaşayış tarzını unutan tarihini bilmeyen ecdadı

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.