Adalet arayışı, insanlık tarihinin en kadim meselelerinden biridir. Toplumların gelişiminde bireylerin haklarına saygı gösterilmesi ve hukukun herkes için erişilebilir kılınması, temel taşlardan biri olmuştur. Ancak hukukun işleyişi sadece mahkeme salonlarında değil, bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde de şekillenir. Bu nedenle anlaşmazlıkların çözümünde barışçıl yöntemlerin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
Ortaklığın giderilmesi davaları, hukuki literatürde genellikle mal paylaşımı ve ortak mülkiyetin sona erdirilmesi bağlamında ele alınır. Ancak bu davalar, yalnızca bir mülkiyet meselesi değil aynı zamanda insanlar arasındaki güvenin, iletişimin ve ilişkilerin sınandığı bir süreçtir. Bu süreçte tarafların yalnızca hukuki değil, insani bir çözüm arayışı içinde de olmaları gerekir. İşte tam da bu noktada arabuluculuk devreye girer.
Arabuluculuk, yalnızca tarafların anlaşmazlıklarını çözmekle kalmaz; aynı zamanda toplumsal barışın inşasına da katkıda bulunur. Bu yöntem bireyleri birer rakip olarak değil, ortak bir çözümün parçası olarak görmeyi teşvik eder. Toplum olarak daha fazla diyalog, anlayış ve empatiye ihtiyaç duyduğumuz bir çağda yaşadığımız göz önüne alındığında arabuluculuk gibi barışçıl çözüm yöntemlerini benimsemenin yalnızca bireyler arasındaki sorunları çözmekle kalmayacağı, aynı zamanda toplumun genel huzuruna da hizmet edeceği su götürmez bir gerçektir.
Elinizdeki bu kitap, Ortaklığın Giderilmesi davalarında Arabuluculuğun teorik ve pratik boyutlarını ele alarak hukukçu meslektaşlara, hukuk öğrencilerine ve ilgililerine ve arabuluculuk sürecini yürütmeyi hedefleyen bireylere rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Kitap boyunca hukukun bir sorunu çözüme kavuşturmak için yalnızca mahkeme salonlarında haklı ya da haksız çıkmaktan ibaret olmadığını, bazen sorunun da çözümün de bütün bunların önünde bir sulh ve uzlaşma zemininde de pekâlâ yola koyulabileceğini göstermeye çalıştım.