Divan şiirimizin usta kalemi Nedim, İstanbul'u şöyle metheder: Bu şehr-i Sitanbul ki bî misl ü behâdır / Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır / Bir gevher-i yekpâre iki bahr arasında / Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır
"Şairin iki deniz arasına sıkışmış yekpare bir mücevhere benzettiği İstanbul, üzerine kurulduğu yedi tepe, Haliç ve Boğaz'ıyla, kubbe ve minarelerinin ufuk gergefine incelik ve ustalıkla ördüğü benzersiz eğilimleriyle, zarif minarelerle yarışan asırlık kuleleriyle, yalı ve köşkleriyle tarih boyunca yeryüzünün en ziyade gönül çelen köşelerinden biri olmuştur."
Bu satırları yazan ve çok sevdiği İstanbul 'u "Şehirlerin Ölümsüz Kraliçesi"ne ve "Sonsuzluğa Çakılı Bir Yıldız"a benzeten Mustafa Armağan, bu kitabında okuyucuya bu eşsiz güzellikteki şehrin tarihî, sosyal ve kültürel sırlarını açıyor. Aynı zamanda bizi İstanbul'un eşsiz tabiatına, bir nakış gibi işlenmiş tarihî eserlerine, insani sıcaklığını koruyan cumbalı evlerle bezeli sokak ve mahallelerine, muhteşem güzellikteki yalı ve köşklerine götürüyor.
Böylece bir ansiklopedi derinliğindeki bu başkentler başkenti, tüllerini aralayan bir yalı penceresi, duvağını açan bir gelin gibi bize gülümsüyor.