İklim değişikliği günümüzde bilimsel sınırları aşarak küresel siyaseti, ekonomiyi ve toplumları etkileyen temel bir sorun hâline gelmiştir. Ancak tartışmalarda sıkça göz ardı edilen kritik bir boyut vardır: tarihsel sorumluluk. Sanayileşme sürecinde sömürgecilik yoluyla doğal kaynakları yoğun biçimde tüketen ve günümüzde neoliberal politikalarla yüksek tüketim döngülerini sürdüren ülkeler, iklim krizinin oluşumunda belirleyici bir paya sahiptir. Buna karşın krizin en ağır etkileri, bu süreçlere en az katkıda bulunan ve çoğunlukla ekonomik olarak kırılgan ülkelerde hissedilmektedir. Uluslararası toplantılarda bu adaletsizlik dile getirilse de çoğu zaman kulis tartışmalarının dışına çıkamamaktadır. Bu kitap, iklim değişikliğinin etkilerini değerlendirirken küresel ölçekte adil, tarafsız ve tarihsel sorumluluğu esas alan bir yaklaşımın zorunluluğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, sömürgecilik mirasının ve neoliberal söylemlerin günümüz çevre sorunlarını çözmede neden yetersiz kaldığını eleştirel bir bakışla tartışmakta; tüketim odaklı yaşam biçimleri sorgulanmadan kolektif bir iklim eyleminin mümkün olmayacağını ileri sürmektedir.